27 Haziran 2016 Pazartesi

Eğlence Programları, Toplumsal Değerler ve Yozlaşma

     Son zamanlarda televizyon kanallarının eğlence programları ile dolduğunu fark etmişsinizdir. Birkaç yıl önce bu kadar popüler değillerdi. Elbette bu durum sadece Türkiye'ye özgü değil fakat ben Türkiye üzerinden konuşacağım. Eğlenceye ihtiyaç duymak ve eğlenceye maruz kalmak iki farklı şeydir. Birincisi insanın yararına, ikincisi ise zararına hizmet eder. Benim değinmek istediğim ikinci olan yani eğlenceye maruz bırakılmak.

     Eğlence meselesine girmeden önce "gladyatör" kavramına değinmek istiyorum. Gladyatör olarak adlandırılan insanlar genellikle kölelerden ve savaş esirlerinden seçilirlerdi. Eski Roma'nın eğlencesi için hayatları pahasına birbirleriyle dövüştürülen yahut vahşi hayvanlarla savaştırılan bu kişileri izleyenler arasında üst düzey yöneticiler ve soylular olduğu gibi sıradan halkta vardı. Eğlenmek üzerine yapılan bu vahşi gösteriler zamanla ehlileşmek zorunda kaldılar ve günümüze kadar şekil değiştirerek eğlence programları halini aldılar.

     Belki başta belirtmem gerekirdi ama bu noktada belirtmenin daha uygun olacağını düşündüm. Eğlence programları derken "x adasında sersefil mücadele eden takımlar", "y ödülü için rezil rüsva olan evli çiftler" vb. temalı programları kastediyorum. Bu programları bazılarımız izliyor, bazılarımız kanal değiştirirken rastlıyor, bazılarımızsa adlarını duymaya tahammül edemiyor. Fakat bizi ilgilendiren çoğunluğun ne yaptığı. Sizin de tahmin edebileceğiniz üzere çoğunluk bu programlara yoğun ilgi gösteriyor. Zaten böyle bir ilgi olmasaydı bu tarz programları televizyon kanallarında sabah akşam göremezdik.

     İkinci paragrafta değindiğim gladyatör meselesine tekrar geri dönelim. "Nasıl bir halk böyle bir vahşete rağbet eder?" diye hiç düşündünüz mü? Ben birçok kez düşündüm. Sonuç olarak, insanların her türlü şeyi yapabilecek kapasitede olduklarını ve bundan rahatsızlık bile duymayacaklarını anladım. Kişisel yaşamımda da benzeri örneklerle karşılaştıkça "keşke böyle bir dünyada yaşamasaydım" dediğim çok zaman oldu. Edindiğim en önemli tecrübe ise toplumsal ve ahlaki değerlerin olmadığı bir dünyanın yaşanılmaz bir yer olacağını anlamaktı.

     Toplumsal değerlerin hepsi iyi değildir. Bunun altını çizmek gerek. Fakat çoğu toplumsal değerin çıkış noktasında basit bir mantık yatar. Örneğin "komşuna iyi davran", "hırsızlık yapma", "insan öldürme", "ticarette hile yapma" vb. toplumsal normlar doğrudan bize fayda sağlar. Tabi bir de ahlak normları vardır, "dürüstlük, yardımseverlik, alçak gönüllülük, adil olmak" vb. gibi. Bunlar da en az toplumsal normlar kadar faydalıdırlar. Fakat çoğumuz ahlak kurallarını bir tür fedakarlık gibi görürüz. Bu sebeple de onları yeterince önemsemez ve yozlaşmalarına sebep oluruz.

     Toplum içinde insanı hırsızlık yapmaktan yahut birini öldürmekten alıkoyan şey toplum kuralları iken karakterini şekillendiren ve ömür boyu gideceği yolu çizen ahlak kurallarıdır. Bu kurallar kitap üzerinde çok sağlam ve esnetilemez görülebilirler. Fakat en az "daima iyiler kazanır" düşüncesi kadar zayıftırlar. Ne kadar zayıf olduklarını görebilmek için tarihe göz atmak yeterlidir. Dünya, defalarca kez kendini "iyi" olarak tanımlayan kişilerin felaketlerine tanıklık etmiştir. Günümüzde de bu tarz bir felakete adım adım ilerliyoruz.

     Eğlence programı olarak gördüğümüz şeylerin geçmişini bildiğimize göre geleceği hakkında da yorum yapabiliriz. Bir zamanların kanlı dövüşleri günümüzün absürt yarışmalarına dönüşebildiğine göre ileride tekrar insanlık düşmanı bir hal almalarının olasılığını göz ardı etmemek gerekir. Bazı bilim kurgu romanları ve filmleri de bu konuya değinir. Uzun bir süre sonra tekrardan "gladyatörlük" benzeri bir yapıyı görmek istemiyorsak, bazı önlemler almalıyız. En azından çocuklarımız için bunu yapmalıyız. Alacağımız önlem ise oldukça basit: taviz vermemek! Bazı konularda taviz vermek gerekir, bazılarındaysa kararlı durmak. Bu taviz vermememiz gereken konulardan birisi.

     Özetlemek gerekirse, insan onurunu hiçe sayan ve tek amacı insanların boş beyinli canlılar olmasını sağlamak olan televizyondaki "eğlence" programlarına karşı mücadele edin. İzleyecek hiçbir şey olmasa bile yine de bu tarz programları izlemeyin. Çünkü ufak tavizler vere vere felaketlere sürükleniriz. Eski Roma'daki halk gibi olmak ya da olmamak tamamen bizim elimizde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder